4 Mayıs 2011 Çarşamba

Yağmur

Beyazıt' a gidip bursumu aldıktan sonra bursun yaklaşık %50' sini kredi kartına yatırıp bu arada yağmurdan sıçan gibi oldum. Ayakkabım ıslandı, koşarak tramvaya bindim. Tramvaydan indiğimde binebileceğim bir otobüsün gelişime aldırmadan gidişini izledim. Kader deyip gelecek otobüsü bekledim. Cam kenarına oturup yağmur damlalarının cama vuruşunu izledim, O' nunla izleyebilmeyi istedim. Camın ardındaki damlalara dokunmaya çalıştım sanki yapabilecekmişim gibi. Damlaların birbirleriyle yarışır gibi camdan süzülüşlerini izledim. Grip hapının uyuşturduğu beynimin algı yeteneği yavaş yavaş açılıyordu sanki. Yağmura rağmen hayatı sevebileceğimi fark ettim. Evet hayat güzeldi. Bazen çok sevdiğin insanlarla, bazen yalnız ve huzurlu yürüyüşlerle, deniz kokusunu içine çektiğinde, çok sevdiğin yemekleri ölümüne yediğinde, sürükleyici bir kitabı okurken içinde hissettiğin büyüleyici his ile , çimlere uzanıp Güneş' in yüzünü severcesine dokunduğunda ve O hayatımda olduğunda.
"Yaşamak güzel şey be kardeşim"...Nazım Hikmet